Tek bir yumurta sperm ile döllendikten sonra embriyonik kök hücre adını alan tek bir hücre oluşur. Daha sonra bu hücre farklı hücrelere dönüşerek çoğalır ve tüm organları oluşturarak bir insan bedenini oluşturur.
Doğduktan sonra hücreler çoğalarak yetişkin bir bireyi oluşturur.
Belli bir noktada hücre sayısındaki artış durur. Bu sayede artık organların büyüklükleri, şekilleri, boy, kemik kalınlığı gibi tüm vücut, milyarlarca hücrenin bir arada durması ile oluşmuş olur.
Ancak vücudu oluşturan milyarlarca hücrenin her birinin ömrü belirlidir. Örneğin doğumdan itibaren 50 yaşına kadar kalp hücrelerinin ortalama yarısı ölerek yerine yenisini getirir ve yarısı yenilenmiş olur.
Cilt hücresi ise 15 gün ile 60 gün arasında yaşam ömrüne sahiptir ve daha sonra ölerek yerine yenisi gelir.
Tüm organlarımız aslında daha hızlı ya da daha yavaş şekilde hücrelerinin yerine yenisini koyarak hayatta kalır. İyileşmemiz hücrelerin sürekli kendisini yenileyebilme yetenekleri ile gerçekleşir. Aksi takdirde ömür boyu tek bir hücre ile yaşasaydık en ufak bir kazada iyileşme yeteneğimiz olmadığı için hayatımız kaybederdik.
Hücrelerimiz ömrünü tamamlayarak yerine yenisini koyarken, aynı hücreyi oluşturmak için genetik kodumuzu taşıyan DNA devrededir. Genetik kodumuzu taşıyan ve hücrenin içerisinde bulunan DNA zincirlerinin uç bölgesinde Telomer denilen bir bölge vardır. Hücrelerimizin her bölünmesinde DNA zincirinin zarar görmesini engelleyen bu bölge, her bölünmede zarar görerek kısalır.
Telomerler belli bir kısalığa ulaştığında hücrelerimizin ömrü kısalır.
Hücrelerimiz genel kanının aksine görevlerini tam olarak gerçekleştirmeyi bırakmaz, sadece ömürleri kısalır.
Hücrelerimiz bir yıl içerisinde aynı sayıda bölünür. Örnek olarak ömrü 60 gün olan bir hücre yılda 6 kez bölünür. Ancak telomerlerimiz kısaldığında hücre ömrü 59 ya da 58 güne düşer. Ancak hala bir yılda 6 kez bölünmeye devam eder. Bu sebeple hücrenin toplam sayısı 1 yıl sonunda azalmış olur.
Yaşlanma hücrelerimizin yaşlanması değil hücre sayısının azalmasıdır.
Hücrelerimiz görevini aynı şekilde gerçekleştirse de, bir organ milyonlarca hücrenin birleşiminden oluşur. Hücre sayısı azaldığında ise organlarımız görevlerini gerektiği şekilde yapamaz hale gelir.
Organlarımız görevini gerektiği şekilde yapamadığında, ömrümüzün uzunluğu belirlenmiş olur.
Vücudun nasıl genç kalacağı ile ilgili çözümler; yaşlanma sürecinin nasıl başladığını bilmek ile ilgilidir.
Telomer kısalmasına bağlı olarak hücre ömrünün kısalması ve bu nedenle organların işlevini doğru yerine getirememesi ile yaşlanma başlamış olur.
Telomer kısalmasını yavaşlatan enzim ise telomeraz adı verilen enzimdir. Telomeraz enzimi, mezenkimal hücre kök hücre laboratuvarlarında çoğalırken bulunduğu besin kabında ortaya çıkar.
Bu nedenle yaşlanma sürecinin yavaşlatılması ya da genellikle yaşlanmaya bağlı olduğu düşünülen, beyin hücrelerinin azalarak Alzeihmer gibi rahatsızlıkların engellenmesi, ya da buna benzer hastalıkların yavaşlatılması için, telomeraz enzimi büyük önem taşır.
Bu nedenle mezenkimal kök hücreler kök hücre laboratuvarlarında üretilerek, bu sırada üreyen telomeraz enzimi ile beraber sistematik olarak genellikle intravenöz yolla vücuda verilir.
Vücudumuzun su ve yağ haricinde tamamı aslında proteinlerin yapıtaşı aminoasitlerden oluşur. Sadece organlarımız değil tüm hormonlarımız da aslında aminoasitlerin birleşmesi ile oluşur. Örneğin insülin hormonu 20 ve 30 farklı iki aminoasit zincirinin birleşmesi ile oluşur.
Vücudumuz tarafından üretilemeyen ve dışarıdan almak zorunda olduğumuz dokuz adet esansiyel aminoasit vardır. Ancak bu dokuz aminoasit özellikle B1,B2,B5,B6 gibi vitaminler ve çinko gibi bazı vücut tuzları ile sentezlenerek diğer aminoasitlere dönüşebilir.
Dışarıdan aldığımız besinlerdeki aminoasitleri ya da sentezlemede kullanılan vitaminleri bağırsaklarımızın izin verdiği ölçüde vücudumuza alabiliriz. Yani bağırsak floramız ne kadar sağlıklı ise o oranda tüm amino asitler vücudumuza girmiş olur. Bağırsak floramızın sağlığı için B1,B2,B5,B6 gibi genellikle B kombine vitaminlerin yoğun şekilde alınarak, prebiyotik ve phsyllium husks gibi fiberlerin kullanımı ile sağlanır. Aynı zamanda hekim kontrolü gerekir.
Endokrinoloji vücudumuzdaki hormonların oluşumu ve birbiri arasındaki ilişkiyi inceleyen tıbbi bilim dalıdır. Ancak aminoasitlerin vücudumuza girdikten sonra nasıl kullanılacağı hormon sistemimizle ilişkilidir.
Örneğin düşük şeker ile yaşayan ve bu durumun farkında olmayan bir birey şekeri her düştüğünde ya da şekeri düşükken spor yaparsa, kanında yeterli şeker olmadığı için aminoasitler vücut için enerji kaynağı olarak kullanılır. Böylece aminoasitler kullanılması gereken yerde kullanılamamış olur.
Bu sırada düşük şekerin sebebi, yavaş çalışan tiroid bezi (hipotiroidi) olabilir.
Bu ve buna benzer pek çok örnek verilebilir. Bu nedenle vücudumuzun hormon sisteminin doğru şekilde işlemesi aminoasitlerin doğru şekilde kullanılması için büyük önem taşır.
Bu nedenle sağlık beslenme, sağlıklı bağırsak florası ve endokrinolojik muayene vücudumuzun nasıl çalışacağını belirler. Aminoasit sentezinin doğu şekilde gerçekleşmesi ise telomerlerin kısalma hızı üzerinde etkilidir.
Bu nedenle kök hücreler ile genel gençleşmeyi sağlarken aynı zamanda endokrinolojik muayene ile teşhis edilebilen tiroid, hipofiz bezi gibi hormon sisteminde gelişmiş olabilecek problemler tespit edilmesi gerekir. Aynı zamanda aminoasit panel testi, vücudun protein kullanımı gibi genel rutinde yapılmayan testler yapılmalı ve vücut tamamı ile ele alınmalıdır.